BANA
GÖRE İNSAN: GRİ
İnsan
biyopsikososyal ve spiritüel bir varlıktır. O sebeple tek bir yönden değil çok
tarafından tanımlanması gerekir insanın.
İnsan
zıtlıkların var olduğu bir yolda tarafını seçmeye çalışan bir yolcu gibidir
ancak insan gridir. Sadece siyah ve sadece beyaz değildir. Zaten her şey zıttı
ile kaim değil midir?
Karanlık
olmadan aydınlığı, kötülük olmadan iyiliği, üzüntüler olmadan mutluluğu
anlayamaz insan. Hakeza insan yokluğu görmeden varlığın kıymetini de bilmez.
İnsan
kelimelerden etkilenir. Bir cümleden ilham alıp dünyayı değiştirebilir ve yine
bir cümleden etkilenip başarısız olabilir.
İmkansızı
bilmeyen insan her zaman dener ancak ne yazık ki çoğu insan imkansız kelimesini
öğrenmiştir çoktan.
İnsan
katman katmandır. Tek yönlü özelliği yoktur başka yönleri, yetileri, ilgileri,
mizaç ve psikolojileri vardır.
İnsan
bazen çok kıymetlidir bir anne için evladı örneğin. Canını bile verebilir.
Ancak bazen insan en aşağılık canlıdır. Bir bebeği öldüren caniler gibi.
İnsan
değişebilir çok kötü bir insan zamanla olgunlaşıp erdemli bir insan olabilir
ancak bazen de insan keçi gibi inatçı ve Nuh deyip peygamber demeyen ve
değişmeyen bir canlıda olabilir.
İnsan
işte çeşit çeşittir.
Bazı
insanlar para kazanamayacağını bilse de sevdiği ve ideal aldığı şeyleri yapmak
için gayret gösterirken bazı insanlar ise sadece para için bedenini, ruhunu,
ömrünü satabilir.
Biyopsikososyal
ve spiritüel kavramını ele alacak olursak;
İnsan
biyolojik bir kavramdır. Hücre-doku-organ-sistemlerden oluşan karbon temelli
bir canlıdır.
İnsan
psikolojisi derin ve çeşit çeşit olan bir canlıdır. Farklı mizaçları vardır ve
farklı insanlar farklı şekillerde bu mizaçları tanımlamışlardır.
İnsan
sosyal bir varlıktır yalnızlığı seven insanlar bile bir şekilde diğer insanlar
ile iletişim kurar. Zaten iletişim kurmak zorundadır ki yaşamsal ihtiyaçlarını
sürdürebilsin.
İnsan
spiritüel bir canlıdır çeşitli inançlara sahiptir kimisi bir yaratıcıya inanır
kimisi birkaç. Kimisi reenkarnasyon ile açıklar kimisi ise atomlarının bir
şekilde başka canlılarda var olacağı bilgisi ile kendisini bir çiçekte
bulacağını ifade eder. Aslında bunun özünde yok olma korkusu vardır. İnsan o
veya bu şekilde yok olmayacağına inanmak ister çünkü yok olmak yaşadığı her
şeyi yaptığı tüm emekleri boşa çıkarır insanın. O yüzden insan inançsız
olduğunu ifade etse dahi bir şekilde yok olmayacağını düşünür aksi halde
yaşamla bağdaşamaz.
İnsan
düşünen bir varlıktır. Düşünmek eylemi doğru yönetilemezse insan boğulabilir
yanlış düşünceler ile kendini hasta edebilir. Ancak düşünmeyi yönetebilen insan
yol alır çünkü insan düşünmelidir. Düşünmek insanı insan yapandır. Düşünmeden
ne gerçekleştirilebilinir ki?
İnsan
benzer düşüncedeki insanlar ile yakınlık hisseder. İnsan kendi düşüncesine
sahip olmayan topluluklarda izole hisseder. Kalabalıklar içinde yalnızım der.
İnsan
hem korkak hem de cesaretli bir canlıdır. Korkularını yenen ve eyleme geçen
insana cesur deriz. Kimisi pek az yenebilir korkularını.
İnsan
motivasyona ihtiyaç duyan bir canlıdır. Bu motivasyon kimi zaman içsel kimi
zaman ise dışarıdan olur. Ancak dış motivasyona ihtiyaç duyanlar çevresine
bağımlı olurken içsel motivasyonu olanlar dışarıdan bağımsız çok yollar
alabilir.
Ancak
her insan az ya da çok etkilenir kelimelerden.
Bazen
insanlar önyargılara sahiptir ve karşıyı anlamak için bakmaz, düşündüğünün
karşıda var olduğunun ispatlarını kanıtlar kendine ve bu önyargıyı gerçek
olarak yorumlar.
İnsan
sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyar. Sevgi bir insanı güzelleştirebilir,
başarılı kılabilir. Çünkü sevgi çok temel bir motivasyon kaynağıdır.
Kimi
insan kendini, kimisi çevresini, kimisi yaratıcısını, kimisi maddi varlıklarını
sever.
İnsan
anlaşılmak ister ve bunun için konuşur, anlatır, makaleler yazar, güler, ağlar,
mimiklerini kullanır. Hepsinin özünde insan anlaşılmak, kendini anlatmak ve
belki de onaylanmak ister.
İnsanlar
görüneni yorumlarlar ve buna göre davranabilirler. İyi giyimli bir insana
ayrıcalıklı davranırlar çoğu zaman. Ancak bazı kendini aşmış olanlar bundan
bağımsızlaşabilir ve görünene değil görünmeyene odaklanır. Karakterine,
bilgisine, ruhuna yani insanın özüne göre davranır.
İnsanlar
genellemeler yapar. Genellemeler insanların canlıları ve cansızları anlamak
için yaptığı analizlerdir. Hatta canlılar ve cansızlar demekte başlı başına bir
genellemedir. Bu genellemeler çok zaman faydalı olsa da bazı zamanlar haksız
yorumlara neden olabilir.
İnsanlar
zaman kavramını severler. Zamanı geçmiş, an ve gelecek olarak ayıracak olursak
insan an’ı pek az yaşar. Geçmişin yükünü ve geleceğin kaygılarını omuzlanır ve
an’ı kaçırır. Oysa geçmiş zaten geçmiştir, gelecek ise bilinmez ve geleceği
bile şüphelidir. An ise bu andır, dem bu demdir. Sahip olduğumuz tek zaman şu
andır.
İnsanlar
zamanı rakamlar ve kelimeler ile ifade eder. ‘’03 Kasım 1996’’ benim doğum
günüm. Miladi takvime göre elbette. Başka bir takvim sisteminde ise başka bir
tarihe denk gelir bu. Şu an 28 yaşındayım ama eğer 1 yılı 12 ay değil 24 ay
alan bir takvime sahip olsaydık sadece 14 yaşında olurdum. Ya da 6 ay olan bir
takvimde 56 yaşında.
Rakamlar
insanın sahip olduklarını gruplandırmasında
faydalıdır. Ne kadar makyaj malzemem var? Ne kadar para kazanıyorum? Kaç
kitabım var? Bunların cevabını ancak bir sayı ile verebilirim. Yani aslında insanlar rakamları sever ve
kullanır.
İnsan
özler. Bazen bir insanı, bazen bir evcil hayvanını, bazen yatağını, odasını,
bazen çocukluğunu. İnsan o an sahip olmadığı şeyleri özleyebilir. Özlemek bazen
yanında var olan birine de olabilir. Yanında var olan insanın sana eskiden
yaptığı eylemleri de özleyebilirsin.
Bazı
insanlar ciddidir bazıları ise hep gülüp eğlenelim der. Ancak ikisi de sonsuza
dek sürmez. Diyorum ya insan gridir. Sadece ciddi sadece eğlenceli olamaz. Bir
saygısızlık olsa o eğlenceli insan bir anda ciddileşebilir.
Zaten
insan saygı duymayı ve duyulmayı sever. Saygı duyulacak insanların tanımı kişiden
kişiye değişir. Mesela benim için saygı duyulacak kişi, diğerlerine saygı
duyan, erdemli, derin düşünen kaşif insanlardır. Bu insanlar her daim yenilenir
ve yeni şeyleri öğrenir. Yalan söylemez, adaletlidir. Diğer insanların inanç ve
fikirlerine saygı duyar ve onları anlamaya çalışır. Bu kişiler derin düşünür ve
akıllıdırlar. Ancak bazı insanlar otoritelere saygı duyar. Ben hiç sevmem
otoriterleri çünkü bende bıraktığı algı olumsuzdur otoritenin. Otoritenin bana
olumsuz algı vermesi insanın güç, makam, para ve bilgiye ulaşınca özünü ortaya
çıkarmasından gelir. Çünkü birçok insan bunları elde edince kendini çok ulu
görür. Kendini aşırı beğenir ve ulaşılmaz görür. Oysa insan her zaman insandır,
acizdir.
Otoriter
kişi lider özellikli ise değişir tabi çünkü liderler empati kuran ve mantıklı,
faydalı isteklerde bulunan yöneticilerdir. Üstünlük kurmazlar. Bende griyim
otorite sevmem dedim ama lider vasıflı otoritenin faydalı olabileceğini
savundum.
Gri,
siyah ve beyazın karışımıdır. Palette tüm renkleri karıştırırsanız siyah rengi
elde edersiniz. Beyaz ise görünür ışık frekansıdır. Yani ışıkların hepsi
birlikte beyazı oluşturur. Aslında biri palette diğeri frekans skalasında tüm
renkleri temsil eden ama tek başına bir renk olmayan iki kavramdır.
Gri
ise bu iki kavramın karışımı ile oluşur. Bu bağlamda gri her şeyi içinde
barındıran ama tek başına hiçbiri olmayan insanın ifadesidir.
RABİA GÖZEL